Kayıtlar

BİR ÇEŞİT HALÜSİNASYON: DOLAR!

Resim
                 Doların Türk lirası karşısındaki dönem dönem yükselişiyle ilgili sık duyduğumuz açıklamalardan bahsetmek istiyorum. “Kur üzerinden bizimle savaşmaya çalışıyorlar”. ”Kredi Kuruluşlarının provakasyon amaçlı hareketleri bunlar”. “Dolar istediği kadar yükselsin, onların doları varsa bizim de halkımız var”. Peki gerçekten dolarsız yaşayabilir miyiz? Doların yükselmesi bir algı oyunu  mu? Bir  de nasıl yükseliyor bu dolar? Trump yuvarlak masasına oturup; ''Şimdi  Türkiyeyi doları yükselterek vuracağız. Yükseltin!'' Direktifleri ile mi? Türkiye; 1980 yılına dek ''İthal ikameci'' anlayışı güttü. Yani her ne pahasına olursa olsun ''Yerli üretim'' 1- Özel sektörün  ara mal gereksinimini gidermeye yönelik alanlarda kamu yatırımlarının yapılmasına ağırlık verildi.            2- İç piyasanın korunabilmesi amacıyla yurt içinde üretilen malların ithalatında kısıtlayıcı politikalar uygulandı.                3-Önemli altyapı yatırım

MENEMEN İSYANI: KUBİLAY

Resim
                    23 Aralık 1930... Menemen... Derviş Mehmet ve müritleri tüfek, tabanca ve birtakım kesici aletler ile şafak vakti Menemen'e geldiler. Sabah namazında bir camiye girip burada konuşma yaptılar. Kendilerince vaazların da; '' Ben mehdiyim. Dinimizi korumaya geldim. Beni dinleyin'' dediler ve tekbir getirerek camiden ayrıldılar. Menemen sokaklarında bir süre dolaştıktan sonra camiden aldıkları yeşil sancağı belediye meydanına dikerek etraflarında adam toplamaya çalıştılar. Saat 7:40 Derviş Mehmet, yeşil sancağın önünde; '' Arkalarında 70 bin kişilik Halife ordusu olduğunu, öğle saatlerine kadar şeriat bayrağı altında toplanmayanların kılıçtan geçirileceğini söyledi. '' Derviş Mehmet, müritleri ve gerek kendi rızası ile gerek korkudan boyun eğerek toplanan kalabalık,yeşil sancağın etrafında dönerek tekbir getirmeye ve zikretmeye başladılar. Bu arada, "Şapka giyen kafirdir.Yakında yine şeriata dönülecektir." naral

LÜBNAN TÜRKMENLERİ ÖRNEĞİNDE UNUTULAN VEYA KAYBOLAN TÜRKLER

          Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun Lübnan ziyareti sırasında “Ben Türküm, Türkmenim deyip de vatandaşlığı olmayan vatandaşlık almak isteyen kardeşlerimize’de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını vereceğiz” demesiyle, özelde Lübnan Türkmenleri, genelde ise kaybolan ve kaybolmasına ramak kalmış Türk toplulukları ile ilgili geniş ve derin tartışmalar ve akabinde çalışmalar başlayacağını umut ediyordum. Maalesef birkaç kişinin dışında konu, çöle dökülmüş birkaç bardak su misali kaybolup gitti. Hatta kendi vücudunun azalarından habersiz bazı kimseler Lübnan’da Türk’ mü varmış bile dediler. Maalesef tarih başka milletlerin içinde asimile olan ve bugüne isimlerinden başka hiçbir hatıra bırakmayan Türk kavimlerinin hikayeleri ile dolu. Artık tarihten geçtik pek çok coğrafyada, pek çok Türk kavmi başka milletlerin içinde eriyerek kaybolmak üzere. Hiç şüphesiz ki tarih tedbirsiz milletler için acı hikayelerle doludur. Artık hakim nüfusumuzun olmadığı bir toprağı vatan yapamayacağım

İSTİKLAL'İN VAPURU; BANDIRMA

Resim
                      Mustafa Kemal'in, Bandırma vapuruna binmesinden evvel, Milli Mücadeleye nasıl gelinmiştir? Sorusunu sormak ve bu soruya doğru tespitler ile cevaplar vermek zorundayız.            Bu bir tercih değil. Zarurettir!                     Mustafa Kemal'in, Saltanat makamı ile olan ilişkileri, Genç Türkler'in aksine çok daha ölçülü ve son padişah ile veliahtlığından itibaren dostluk kurma kabiliyeti göstermeyi meziyet bilmiş bir anlayış sahasına yayılıyordu.                     Bu anlayış, kafasında ki planların pratiğe dökülmesi anlamında en başından beri bir politika tavrı olarak kullanılmıştır. Mustafa Kemal'in ilk planlarından birinin, Sultan Vahdettin'in yanında yetkili bir Harbiye Nazırlığı olduğu söylenebilir. Esasında, oldukça bitkin bir asker sınıfı ve halk vardır. Mevcutta ki asker sınıfını zafere inandırmak ve her anlamda çökmüş halkı bu çember etrafında toplamak zafere giden yolda en büyük adımlardan biridir. Lakin, Sultan'ın dâhi bu

TÜRK DİRENİŞİNİN İLK KURŞUNU HASAN TAHSİN

Resim
                                5 Mayıs 1919, Sabah saat 10                Yunan zırhlıları, körfeze demir attı.Yunanca anlamı ''Vatan'' olan Patris yolcu gemisi iskeleye yanaştı. İşgal ordusu ''Vatan Topraklarına'' ayakbastı.                               İzmir metropoliti ( Ortodoks mezhebinde, patrikten sonra gelen ve bir bölgenin din işlerinde en yetkili makamda bulunan din adamı.) iskeleye geldi. Haçlı bayrağını havaya kaldırarak bir vaaz verdi;                     '' Evlatlarım, bugün İsa'nın en büyük mucizesini göstermiş oluyorsunuz, bu uğurda ne kadar Türk kanı içerseniz, o kadar sevaba girmiş olacaksınız. Ben de bir bardak Türk kanı içmekle, onlara olan kin ve nefretimi teskin etmiş olacağım, azizler arkanızda ''                     Fakat biz önce 14 Mayıs'ı 15'ine bağlayan geceye gidelim. İzmir'i Yunanlara teslim etmek istemeyenlerce kurulmuş "Redd-i İlhak Heyeti Milliyesi" öncülüğünde,  binlerce İzmir&

Hindistan'ın Serhind şehrindeki İmam Rabbani türbesi

Resim
          Bir tv şahsiyetinin youtube kanalı ve diğer yayınlarında kullandığı bu logoyu, Peygamberin mescidi ya da Kabe çevresinden bir şey sanabilirsiniz. Değildir. Size söyleyeceğim neresi olduğunu. Aynı zamanda o mekana gitmiş biri olarak bu binanın nerede olduğunu da belirteceğim. Burası Hindistan'ın Serhind şehrindeki İmam Rabbani türbesi.           Dünya'da İslam diye satılan bir inanışın hac merkezlerinden birisidir burası. Hac merkezi diyorum zira herkes buraya bu türbe ve içindeki cesetlere adanmış taşları ellemek için geliyorlar. Ben de görmeye gitmiştim.”           “DÜNYA NAKŞİBENDİLERİNİN EN ÖNEMLİ BİRİNCİ MERKEZİ BURASIDIR MİLLET”                Delhi'den saatler süren bir yolculukla buraya gelebiliyorsunuz. Yol fena değil ancak bir yerden sonra asfalt çamur karışık bir yolla buraya ulaşılıyor. Şehir ortalama 60 bin kişinin yaşadığı bir köy durumunda. Dünya Nakşibendilerinin en önemli birinci merkezi burasıdır millet.               Şehre geldiğinizde ağır bir