Bir tv şahsiyetinin youtube kanalı ve diğer yayınlarında kullandığı bu logoyu, Peygamberin mescidi ya da Kabe çevresinden bir şey sanabilirsiniz. Değildir. Size söyleyeceğim neresi olduğunu. Aynı zamanda o mekana gitmiş biri olarak bu binanın nerede olduğunu da belirteceğim.
Burası Hindistan'ın Serhind şehrindeki İmam Rabbani türbesi.
Dünya'da İslam diye satılan bir inanışın hac merkezlerinden birisidir burası. Hac merkezi diyorum zira herkes buraya bu türbe ve içindeki cesetlere adanmış taşları ellemek için geliyorlar. Ben de görmeye gitmiştim.”
“DÜNYA NAKŞİBENDİLERİNİN EN ÖNEMLİ BİRİNCİ MERKEZİ BURASIDIR MİLLET”
Delhi'den saatler süren bir yolculukla buraya gelebiliyorsunuz. Yol fena değil ancak bir yerden sonra asfalt çamur karışık bir yolla buraya ulaşılıyor. Şehir ortalama 60 bin kişinin yaşadığı bir köy durumunda. Dünya Nakşibendilerinin en önemli birinci merkezi burasıdır millet.
Şehre geldiğinizde ağır bir b..k kokusu sizi karşılıyor. Toprak yol çoğu yerde kanalizasyon, hayvan dışkıları ve samanla karışık halde. Kuru ve tozlu havada bile gırtlağınıza uçuşan onca partiküller, size işkembe yemiş gibi bir hava veriyor. Böyle b...ktan bir yerde kuruludur.
Şehirde Sikh ve Müslümanlar birarada yaşıyorlar, ya da yaşamak zorundalar. Sikh'ler Müslümanlara neredeyse dokunmayacak kadar onlardan tiksiniyor. Arabalarda giden herkes Sikh. Zengin ve göbekli olan herkes.
"Dilenciler ve tüm fukara ise istisnasız Müslümanlar ve hepsi de Sufi!”
“SİHLİK İSLAM'DAN KOPAN BİR DİN”
Aynı şehirde bir Müslüman Türbesi olan İmam Rabbani kompleksinin önü bu halde iken, Sikh'lerin mekanları ise bir o derece temiz. Sikhler şehirde ticarete hakim. Şehri yönetenler de haliyle onlar. Şehrin tüm sosyo ekonomik tekeli Sihlerde ve bunda da suçlu pek Sihler değil gibi.
Sikh'ler kazançlarının 10'da birini infak ediyorlar yani fakirlerle, dindaşları ile paylaşıyorlar. Aynı zamanda hayatlarının %10'u ile birlikte, diğerlerine yardım etmek ve Tanrı hizmetinde harcama vazifeleri var. Bu sebepten de hem din hem dünyadan kopmamışlar ve durumları iyi.
İbadethanelerine girdiğimde gördüğüm şey, Sufizm'in durdurulmadığında nasıl ortaya bağımsız bir din veya dinleri doğurduğu idi. Aslında Rabbani de Baba Nanak da aynı şehirden çıkmış kişiler. İmam Rabbani, daha sonra dünyaya geldiği için ciddi şekilde etkilendiğini düşünüyorum.
Zaten kimi mutasavvıflar, kitaplarında Hindistan'da mertebeleri yüksek çıplak dervişler gördüklerini öve öve anlatırlar. Bu münzevi hayat, tasavvufa ciddi manada ilham olmuş şeylerden. Zaten münzeviliği her ikisi de övüyor. İslam, burada Hinduizm ve Sihlik'ten etkilenmiş belli.
Sikhler başlarını mutlaka örtüyorlar. Çoğu kez Çunni ve Dupatta denilen sarıkları yanında bazen bone benzeri çorapsı şeylerle de örtüyorlar başlarını. Bu sarıklar istisnasız olarak herkeste renk renk oluyor. Sikhler ile aynı bölgeden kaynaklanan Kıbrısi Nakşileri de böyleler.
Şeyh Yasin, Şeyh Kabbani ve diğer oncasının bu coğrafyadan etkilendikleri her hallerinden belli aslında. Yani burada adil olmak gerekiyor. Kim kimden etkilendi? Sihlik İslam'dan kopan bir din. Ancak Pencap bölgesini tamamen ele geçirince bu kez ordaki Müslümanları etkiliyorlar.
“BUNU MENZİL SUFİLERİNDE DE DUYDUĞUM İÇİN DOĞRUSU ŞAŞIRMADIM”
Her iki inanış da dinleri ve inanışlarını sürekli menkıbelerle diri tutma ihtiyacı duyuyorlar. Sayısız ‘kutlu kişi’ ve olağanüstü maceraları ile hikmetli sözleri ve kerametleri gırla gidiyor bu bölgede. Suda yürüyeni, bulutu avuçlayanı, üfürüğü ile kağıdı kelebeğe çevireni vd.
Bunların bazısı büyüklerine ‘Gurban’ diyorlar. Bunu Menzil sufilerinde de duyduğum için doğrusu şaşırmadım. Gurban kelimesi bizdeki Kurban'dan çok farklı manada. Guru yani bilge kişi. Adıyaman'da da Gurban kelimesi, kaynağı olan bu bölgeye özel şekli ile Gurban şeklinde söylenir.
Bu Gurban'lar Serhend'de ve Pencab çevresinde bolca bulunur. Guru da denir ki en çok bunu duymaya alışığız. Bunların ilahi grupları da vardır. Bu ‘evliya’ hikayeleri ve ezoterik havalarından etkilenen Avrupalılar, buraya gelip Sikhliğe geçince görenlerin de imanı ayrıca artıyor.
Dünyanın bir yerinde bir Sikh ile tanışmış bir yabancı bunların ibadet yerlerine gittikleri zaman sormayın keyiflerini. Onlara göre dünya fevc fevc Sikhizme geliyor. Oysa gelenlerin çoğu ülkelerinde sıfırı tüketmiş eski madde bağımlıları ile dur bir de bunu deneyeyim diyenler.
Bazılarını sohbet kasetleri kulakta mp3 dinleyerek giderken görüyorsunuz. Ne dinliyorlar? Diye hiç merak etmeyin.%90 bunları dinliyorlar. Hayatları boyunca afyonlu hikayeleri ciğerlerine çok sağlam çekiyorlar. Sokakta pazarda algı non stop devam etmeli yoksa inanç devam edemez.
“DÜNYANIN ETRAFINDAN GELEN NAKŞİBENDİLERİN…”
Gelelim artık Rabbani türbesinin içine. Sizler için çektim tüm bu fotoğrafları. Hatta inancımda yer etmese de türbeye kadar girdim. Tabuta secde edeni mi ararsınız? Ya Rab Rabbani diye ağlayanı mı? Neyse. İlk fotoğraf bu olsun. Burası türbenin girişi.
Arkadaki Ne? Tezek dağı!
Girdiniz. Sağlı sollu bir şey satanlar, yanmış yağda hamurişi satanları da geçtiniz artık Türbeye yine giremediniz. Giriş özellikle kolay değil ki, o yolu sarfedene dek bir parça zahmet çekesiniz ve içerideki ölünün önemi artsın. Böyle bir yer bu.
Resimde arkadaki mezara da dikkat!
Bu kuyruğu tarif etmem mümkün değil. Herkes yalınayak. Tuvaletlere de o ayaklarla girildiğini belirtmeliyim ki fotoğrafları bende taşınabilir diskte mevcut. Koskoca tekkenin 3-4 tane ilkel tuvaleti var ve o tuvaletler ile sözde mescit arasında sürekli bir bakteri transferi var.
Abdest alınacak musluk uyduruk bir şey ve tuvaletten çıkan, çamursu zemine basarak camiye giriyor. Hangi arada tuvalet yapıyor hangi arada abdest alıyorlar onu da anlamıyorsunuz. Muhtemelen o ufacık yerde hem tuvalet işini bitirip hem de abdesti alıp çıkıyorlar ama zemin feci pis!
O zeminin bir kısmını burada göstereyim size. Burası, abdesthane-abdest bozma yeri ile cami arasındaki geçiş noktası. Ayaklara dikkat edin. Bunun bir de taş değil çimento zemin olanı var ki o ayrı bir çamursu ortam. İşte buradan giriyorsunuz camiye. Cami demek istemiyorum, mekana.
Neyse en sonunda taştan mezarlara dua edenler için sıralanmış adamların arasından camiye gireceksiniz. Sizleri neler bekliyor? Bir defa sağda solda mezarlara çiçek parçaları atan, su atanlar var. Manzara korkunç bir şey. İslam bu hale nasıl getirildi? Diyorsunuz içinizden.
Gül yaprakları tamam da esans şişesi de atılmış güllerin arasına. Bir nevi saygı ve sevap işlediğini düşünüyor. Orada yatanlar kim? derseniz, Rabbani'nin aile fertleri değil, talebeleriymiş. Benim talebelerime üzüldüm o an Rabbani'nin ailesi çok daha özel içeride bir yerdeler.
Bunlar da talebeleri. Ailesi daha içeride ve daha süslü mezarlar onlar. Ama işte buradaki çocuklar, gençler, koca koca adamlar, bu taşlarda keramet arıyorlar. Hindistan'ın ve dünyanın etrafından gelen Nakşibendilerin, buraya su dökmek ve dua etmeye geldiğini görüyorsunuz.
“ŞEHİRDE FAKİRLİK, PİSLİK VE ŞEHRİN EFENDİLERİ DE DAHİL HER ŞEY KANIKSANMIŞ”
Kadınların üzerinde durduğu çamursu betona dikkat edin. Genel görüntü bu. Kapılarda sürekli bu saçmalıklar asılı. Bunlar, buranın vazgeçilmezi. Ortada sevgi varsa, her şey sembol ya! Çırağ yani ateş nasıl Mevlana'da aşkın sembolü olabiliyorsa bunlar da öyle. Her şey metafor işte.
Artık caminin/mekanın içerisine girebildik şükür! Bir defa caminin içerisinde öyle normal şeyler olduğunu düşünmeyin. Köküyle birlikte bir diş buldum camide yahu diş! Bu resim onun resmidir. Nereden düştüğü belli değil. Kokuyor da. Bildiğiniz diş. Arkasındaki de pamuğuydu. Çöplük.
Halıda ciddi bir kanalizasyon+köri kokusu var. Köri diyorum zira tüm Hindistan’da bu baharat çokça tüketildiği için herkesin ağzı, eli ve teri bu kokuyor. Halıya da bu siniyor. İyi ki siniyor çünkü diğer ağır kokuyu bu biraz bastırıyor. Bu üst kat. Mekan ibadet edenlerle dolu.
Üst katın terasına çıkınca sizleri bu Sikh askerler karşılıyor. Şehir bunların kontrolünde. Müslümanlara zerre kadar dokunmuyor bu olay. Umurlarında değil. Kutsal mekanlarında Sikh'lerin yürümesi. Bu şehirde fakirlik, pislik ve şehrin efendileri de dahil her şey kanıksanmış.
Evet bu da o kubbenin altı. İmam Rabbani mi? Diyorsunuz. Hayır! Ayrı bir mübarek kişiymiş. Zannımca tüm o tekkeyi yaptıran hükümdarlardan birisi olmalı. Doğrusu bu konuda unuttum aldığım bilgiyi. Ancak insanların yazdıkları dilekçe-dualara bakılacak olursa burada işler iyi değil.
Bazısının çevirisine bir urduca bilen arkadaş yardımcı olmuştu ve yazanların fındık kabuğunu doldurmayan istekler olduğunu söylemişti. Adam kereste satmış alacağını alamamış ‘mahkemeye vermedim senin hükmüne bıraktım affet ya da beddua et ey Allah'ın nazlısı’ diyordu o yazıda.
“BÖYLE HURUFİ VE HİNDUİZMLE ALAKASI AÇIK ŞEYLERİ BİLE GÖRDÜKLERİ HALDE…”
Kabir aslında bahçede. Ama içeride garip garip tabutlar, sandukalar var. Ölü burada mı? diyorum. Yok bu makam! diyorlar. Lan o zaman neyin önünde sıra oluyor bunca insan? diyorsunuz. Kendi resmime de sansür koymak istedim zira bu yerlerde resmim olmasını sevmem. Bu yerleri de.
Bu dede mesela önümdeki 3 kişiden biriydi. Ya rab! Ya Rabbani! diye secde etti tabuta ve kapanırken değil de kalkarken çekebildim. Adam kapandı ve ağladı. Türbeye gelenlere de o tabutun üstündeki örtülerden hediye ediyorlar. Örtünün kendisi de ayrı şirk. Hurufi şeylerle dolu.
Mesela hala sakladığım bir örtü bu. Üzerinde çeşitli rakamlar var.786? Sanıyorum Besmelenin ebced numarası mıymış ne. Yani böyle Hurufi ve Hinduizmle alakası açık şeyleri bile gördükleri halde anlamıyorlar bu inanışın ne kadar bu coğrafyadaki diğer inançlardan etkilendiğini.
Şimdi bu mekanı logo olarak vakfı veya programının videolarında kullanan kişiler, onların inançları ve bunlara inananlara saygım var. Onlar bu binaya bakınca ne tür bir havaya giriyorlar bilmiyorum ama ben yaşadıkça bu mekanı nasıl kokular ve algılarla hatırlayacağımı biliyorum.
Hiç bir dini, kutsal mekanına gitmeden yargılamayı sevmem. Pisliği Kabe'ye de getiriyorlar diye Kabe pis olmaz. Ancak İslam'ı bu gördüklerimizle alakalı tutmak en başta inancımıza hakarettir.
O gün biterken, Serhend'den tövbeyle ayrılmıştım.
Asla da bir türbeye daha gitmedim.
Düşündürmesi dileği ile paylaştım.
Çünkü Düşünmek, akletmek gibi bir sorumluluğumuz var.
Saygılarımla diyor ve bununla bitiriyorum.
‘Ve O aklını kullanmayanları pisliğe mahkûm eder!’
Yunus Suresi, 100. ayet.
Yüksel HOŞ
https://twitter.com/jxlhs?s=20
Yorumlar
Yorum Gönder