LÜBNAN TÜRKMENLERİ ÖRNEĞİNDE UNUTULAN VEYA KAYBOLAN TÜRKLER
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun Lübnan ziyareti sırasında “Ben Türküm, Türkmenim deyip de vatandaşlığı olmayan vatandaşlık almak isteyen kardeşlerimize’de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını vereceğiz” demesiyle, özelde Lübnan Türkmenleri, genelde ise kaybolan ve kaybolmasına ramak kalmış Türk toplulukları ile ilgili geniş ve derin tartışmalar ve akabinde çalışmalar başlayacağını umut ediyordum. Maalesef birkaç kişinin dışında konu, çöle dökülmüş birkaç bardak su misali kaybolup gitti. Hatta kendi vücudunun azalarından habersiz bazı kimseler Lübnan’da Türk’ mü varmış bile dediler.
Maalesef tarih başka milletlerin içinde asimile olan ve bugüne isimlerinden başka hiçbir hatıra bırakmayan Türk kavimlerinin hikayeleri ile dolu. Artık tarihten geçtik pek çok coğrafyada, pek çok Türk kavmi başka milletlerin içinde eriyerek kaybolmak üzere. Hiç şüphesiz ki tarih tedbirsiz milletler için acı hikayelerle doludur.
Artık hakim nüfusumuzun olmadığı bir toprağı vatan yapamayacağımız anlaşılmış olmalı. Tarihte şöyle hakimdik, böyle hakimdik söylemi yalnızca tatlı bir hatıradır. Bu tatlı hatıranın günümüze tek faydası ancak ders alınması ile olur. Coğrafya, üzerinde hakim nüfusa sahip bir milletle Vatan olur. Dünyadaki tüm Türklerin anavatanı olan Türkiye ve tüm Türklerin devleti olması gereken Türkiye Cumhuriyeti devleti, cennetmekan İttihatçıların Ermeni tehciri ve cennetmekan Mustafa Kemal Atatürk’ün mübadele ve iskan politikalarından sonra bu hayati konuda bir siyaset üretememiştir.
Mısır nüfusunun 3/1 inin Türk asıllı olduğunu bugün Türkçe bilmeyen Mısırlıların torunlarından dinliyoruz. 869’da Tolunoğulları ile başlayan ve 1952’ye kadar süren bir Türk hâkimiyetinden bugün bize kalan yerel Arapçaya karışmış Türkçe kelimeler ve halkın gururla söz ettiği ‘Türk nineler ve dedeler’den ibaret.
Benzer hikayeler Selçuklu ve Osmanlının zamanında hakimiyet kurduğu tüm coğrafyalarda mevcut.
Özellikle 1. Dünya harbinden sonra yaşadıklarımız karşısında daha hassas olmamız gerekirken önümüze gelen Lübnan örneği hala ders almadığımızı yüzümüze haykırmaktadır. O yüzden Biz konuya Lübnan örneği üzerinden devam edelim;
Lübnan ordusunda askerlik görevi yürüten Kavaşra köyünden Halit Esad, 1989 yılında görevi sırasında Türkçe konuşurken subayı tarafından farkedilir. Subayın Halit Esad’ı Türk Büyükelçiliğine götürmesi ile ilk ilişki kurulur. 1989’daki bu ilk temastan sonra Beyrut’a atanan büyükelçinin Akkar bölgesindeki iki Türkmen köyünü ziyaret etmesi gelenek hâline gelir. Uzun yıllar Lübnan Türkmenlerinin sadece Akkar bölgesinde yaşayanlardan ibaret olduğu sanılsada, 2007 yılında Kavaşra köyünün yönlendirmesi ile Baalbek şehri yakınındaki Türkmenlerle’de ilişki kurulur.
Lübnan’da bulunan Türkmenlerin bir kısmı Lübnan’ın kuzey kesiminde Trablus şehrine yakın Akkar bölgesinde, diğer kısmı da Bekaa Vadisi’nin olduğu Baalbek bölgesinde yaşamaktadır.
A- Akkar Türkmenleri
Ülkenin kuzey kesiminde bulunan Türkmenlerdir. Bulundukları bölge, “Akkar” ismiyle anılmaktadır. Akkar bölgesinde, Kuvaşra ve Aydamun adında iki Türkmen köyü bulunmaktadır.
1-Kuvaşra Köyü
Köy, yaklaşık 3000 nüfuslu bir köydür ve tamamı Türkmendir. Bunlar, Lübnan sınırları içerisinde yaşayan Türkmenler arasında Türkçeye en hâkim Türkmen grubunu oluşturmaktadır. Türkçeleri, Türkiye Türkçesine oldukça yakındır. Kuvaşra dışa kapalı bir toplum özelliği göstermiş ve bu durum, onların Türkçelerini korumalarını sağlamıştır. Türkiye’nin köyde yapmış olduğu bir köy okulu ve sağlık ocağı bulunmaktadır. Köy halkı, kendilerini Türkmen olarak tanımlamakta birçoğunun evinde Türk bayrakları bulunmaktadır.
2-Aydamun Köyü
Kuvaşra’ya oldukça yakındır. Köy nüfusu, 5 bin civarında olup üçte ikisi Türkmen’dir. Diğer kesim, Hıristiyan Arap’tır. Maalesef, köyde şu anda Araplarla bir arada yaşamaları ve köy halkı arasında Arap diliyle eğitim alanların oranının yüksek olması, Türkçeyi unutmalarına yol açmıştır. Yaşlıların bir kısmıTürkçeyi çok az da olsa konuşmaktadır. Türk olduklarının bilincindedirler ve Evlerinde Türk bayrakları bulunmaktadır.
B- BAALBEK TÜRKMENLERİ
Lübnan’ın Bekaa Vadisi bölgesindeki “Baalbek” adlı yerleşim biriminde yaşamaktadır. Bölgede; Şeymiyye, Duris, Addus, Nananiye, Hadidiye ve Al Kaa adlı altı Türkmen köyü bulunmaktadır.
1- Şeymiyye Köyü
Baalbek’te yer alan köyler içerisinde en büyük nüfusa sahip olan ve Türkçe bakımından en iyi durumda bulunan köydür. Köyün nüfusunun 1500 ila 2500 arasında olduğu tahmin edilmektedir ve tamamı Türkmenlerden oluşmaktadır. Kendi aralarında Türkçe konuşmayı tercih etmekte ve Türk olduklarının tam bilincindedirler.
2- Duris Köyü
Nüfusu 10 bin civarındadır. Türkmenlerin nüfusunun ise 1500 civarındadır. Türkçe konuşanlar yer almakla birlikte Türkçeleri epeyce zayıftır. Araplarla birlikte yaşıyor olmaları, Türkçelerini unutmalarına sebep olmuştur. Duris’te yaşayan Türkmenler, Türk olduklarının bilincindedir.
3- Nananiye Köyü
Köy nüfusu, yaklaşık olarak 1000 kişi civarındadır ve tamamı Türkmenlerden oluşmaktadır. Türkçe konuşmaktadırlar ve Türklük bilincine sahiptirler. Ancak köyün yaşlıları, yeni neslin Türkçe konuşmakta problem yaşadığını ve bunların zaman içinde Türkçeyi unutacağını düşünmektedir.
4- Addus Köyü
1000 kadar Türkmenin yaşadığı tahmin edilmektedir Köyün tamamı Türklük bilincine sahip Türkmenlerden oluşmaktadır. Zayıf da olsa Türkçe konuşabilmektedirler.
5- Hadidiye Köyü
Nüfusu, 500 civarında olup tamamı Türkmenlerden oluşmaktadır. Türkçelerinin zayıftır. Ancak kendi aralarında Türkçe konuşabilmektedirler.Türklük bilincine sahiptirler.
6- Al Kaa Köyü
Suriye-Lübnan sınırında yer almaktadır. Köyün nüfusu, yaklaşık 500 kişidir ve tamamı Türkmen’dir. Köyde, çok az da olsa, Türkçe konuşulmaktadır.
Lübnan Türkmenlerin nüfusu tahmini olarak 16000 kişidir. Bu az nüfus bir Arap denizinin içinde boğulmak üzeredir. Türkçe kaybedilmek üzeredir. Atatürk'ün Osmanlı coğrafyasındaki Türkler ile ilgili politikası yok olacak kadar az olanları Türkiye'ye çekmek, yok olmayacak kadar yoğun yaşadıkları yerlerde ise oldukları yerde tutmaktı. Lübnan Türklüğü yok olacak kadar azdır ve Türkçe kaybedilmek üzeredir. Kayıp Türkler halkasına bir halka daha eklenmeden Anavatana getirilmeleri ve uygun bölgede iskan edilmeleri gerekmektedir.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun bu açıklaması bir kıvılcım olması açısından önemlidir. Ancak bu gelişigüzel bir vatandaşlık verme şekline indirgenmemelidir. Yaşayabilecekleri İklim ve yeterli toprak verilerek Türkiye-Suriye sınırına iskan edilmeleri doğru olur. Yerleştirilenlere öncelikle tekrar anadil eğitimi verilmeli ve yerleştirildikleri bölgede ikameti cazib kılınırken ayrıca ikamet zorunluluğu da getirilmelidir.
Dünyadaki Tüm Türklerin devleti olan Türkiye Cumhuriyeti bulundukları coğrafyalarda
1- Ana Türk kütlesi ile bağlantısı olmayan,
2- Başka milletler içinde atomize olmuş,
3- Nufus yoğunluğunun düşüklüğünden dolayı kendi varlığını koruyamayacak duruma düşmüş,
Türk toplulukları ile ilgili acil çalışmalar yapmalı ve anavatana getirmelidir. Her devlet tabiyetini kendi belirler.
FATİH ERYILMAZ
https://twitter.com/erylmazfatih38?s=20
https://www.habermim.com/lubnan-turkmenleri-orneginde-unutulan-veya-kaybolan-turkler-makale,38.html
10.08.2020
Yorumlar
Yorum Gönder